Yazıda neler var?
Sümer’de Noterlik
Noterliğin tarihi insanlığın tarihi kadar eski olup noterlik kurumunun ilk izlerine Sümerlerde “Burgul” adı altında MÖ 7. yüzyılda rastlanır.
BURGUL (*)
“… bizim kanun ve geleneklerimize göre her sözleşme belirli kurallar içinde yazılmalıdır. Yazılı olmayan sözleşmeler için hiçbir hak ileri sürülemez ve mahkemeye başvurulamaz. Bu yüzden ev, bahçe, tarla, köle, hayvan satmak, kiralamak, borç alıp vermek, mirasını ölmeden bölüştürmek, çocuğunu evlatlıktan çıkarmak veya evlatlık almak isteyenler, yanlarında tanıkları, boyunlarında mühürleri ile babama gelirlerdi. Evlenecekler de tanıklar önünde, evlenme koşullarını, boşanma olduğu zaman kimin ne alabileceğini belirleyen bir sözleşme zorundalar. Eğer yazılı bir sözleşme yoksa evli sayılmaz evlenenler. Kurallarımız kesindir. Kentimizde yalnız sözleşmeleri yapan kurumsal bir kuruluş olarak BURGUL var.”
“… sözleşmelere önce konusu, sıra ile koşulları, tanıkların adları, yemini, günü, ayı, yılı yazılıp iki tarafın mühürleri basılır. En önemlisi de sözleşme yazıldıktan sonra yazıların üzerine yeniden yumuşak kil kaplanması ve üzerine içindekilerin tekrar yazılmasıdır. Böylece sözleşmenin üstü kırılırsa, içi sağlam kalır, hem yazılanlar değiştirilemez…”
Ludingirra’nın Yaşam Öyküsü / Tablet 5
(*) İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan ve Sümer,Akad,Hitit dillerinde yazılmış 74.000 çivi yazılı belge üzerinde 33 yıl çalışan, araştırmalarını bugün de sürdüren Muazzez İlmiye ÇIĞ’ın “SÜMERLİ LUDİNGİRRA” kitabı, (Kaynak Yayınları, 2007 yılı 9.basım, sayfa 30)’dan alınmıştır.
Roma’da Noterlik
Kişiler arasında özel hukuk işlemlerine resmiyet kazandırılmasına Roma hukukunda ve bölge olarak da Kuzey İtaya’da rastlanmaktadır. Modern anlamda noterlik kurumu Roma hukukunda ortaya çıkmıştır.
Justinian döneminde “tabellion”ların (noterlerin) görev ve organizasyon olarak hukuki bir düzenlemeye kavuşmasından sonra 11. yy sonlarında ilk noter okulları kurulmuştur. Bologna Üniversitesinde noterlik dersleri verilemesinden sonra bu alan, farklı üniversitelerde de bilim dalı olarak kabul edilmiştir.
Osmanlı’da Noterlik
Türk hukukunda da noter ve noterlik müessesi çok eski bir geçmişe sahiptir. Tanzimattan önce Osmanlı Devleti’nde İslam Hukuku’nun etkisi görülmekte; Kur’an-ı Kerim’de “Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir katip onu aranızda adaletle yazsın…” (Bakar Suresi – 282.ayeti) şeklinde belirtilmiş ve bu ayetin gereği olarak da katibi adiller noterlik hizmetini yapmışlardır.
Daha sonra noterlik görevi kaldı ve naipler tarafından yerine getirilmiştir. Mecellenin yürürlüğe girmesi ile Mukavelat Muharrirleri Nizamnamesi daha sonra da Katibiadil Kanunu Muvakkati 1913 yılında kabul edilmiştir. Böylece ilk defa noterlik, devlet himayesine alınmıştır.
Cumhuriyet Döneminde Noterlik
Cumhuriyet döneminde, hukuk sisteminde devrim niteliği taşıyan yeniliklerle birlikte, Katibiadil Kanunu Muvakkatinin uygulanması zorlaşmıştır.1926 yılında Noterlik Kanunu olarak değiştirilen bu kanunun modernleşen hukuk sistemi ile uyumu için başlatılan çalışmalar sonucunda İsviçre’nin Lozan ve Neuchatel Kantonları ile Avusturya Noterlik Kanunları göz önünde tutularak hazırlanan, 3456 sayılı Noterlik Kanunu 01.09.1938 tarihinde yürürlüğe girmiş; aynı Kanun 1942, 1945, 1948, 1952 ve 1959’da değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliklere rağmen Kanun’un ihtiyaçlara cevap verememesi üzerine, halen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Noterlik Kanunu kabul edilerek 05.05.1972 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Toplumsal gelişim ve değişime uygun olarak Noterlik Kanunu’nda güncelleme çalışmaları devam etmektedir.