Ella Frances Sanders harika bir iş yapmış; her dilde ‘kelime’ karşılığı olmayan hissiyatları tanımlayan, farklı dillerdeki 50 kelimeyi derlemiş toplamış bir de illüstrasyonla mis gibi sunmuş.
Tsundoku, Japonca bir kelime. Bir kitabı alıp henüz okumadan, daha önce alıp okunmamış kitapların arasına ekleme anlamına geliyor. Bu durumdan dert yakınan çok insan var çevremde ama henüz bu duruma karşılık gelecek bir kelimeyi dile ‘kazandıracak’ kadar kültürel bir niteliği yok bu diyarda.
Luftmensch, İbranice bir kelime. Almanca’daki luft (hava) ve mensch (insan) kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan kelime ‘hayalci’ insanları nitelemek için kullanılıyor imiş. Türkçe’de ‘aklı bir karış havada’ diye nitelenen bu hayalcilik halinin hep ‘hava’yla, ‘uçma’yla bağının kurulması da ayrıca ne hoş.
Tretår, İsveççe bir kelime. Kahve tutkunlarının halini anlatır bu kelimedeki “tår” bir fincan kahve demekmiş, “påtår” yeniden doldurmak, “tretår” ise ikinci kez yeniden doldurmak anlamına geliyormuş. Siz kaçıncı fincandasınız?
Waldeinsamkeit, Almanca bir kelime. Kendini doğada kaybedenlerin hallerini nasıl anlatacaklarını bilemedikleri, canlandırabilememiz için bir sürü kelimeyi harekete geçirdikleri zamanlar için Alman kültüründe bu kelime kullanılıyor imiş. ‘Doğayla baş başa kalma’ dediğimiz huzur içerir hal.
Kilig, Filipinler’de konuşulan Tagalog dilinde bir kelime. Türkçe’de ‘karnında kelebekler uçuşması’ diye tabir edilen halin kelimeleşmiş hali. Daha manevi bir gerekçeye dayanan ve bünyeyi allak bullak eden his heyecanlandığınız, romantik hissiyatlarla depreştiğiniz, düşündükçe bir hoş olduğunuz anlara dair imiş. Bir dilde bu tasvirin kelimeyle karşılanması da ne harika!
Wabi-sabi, Japonca bir kelime. ‘Fani’ ve ‘hata’lı olmayı, yaşam ve ölüm döngüsünü kabul etmeyi ve bu döngü içindeki güzellikleri görmeyi ifade eden bir sıfat. Bir bakış açısı olarak da nitelemek mümkün.
Akihi, Hawai dilinde bir kelime. Bir adres tarifini aldıktan hemen sonra unutma halini açıklar kelime imiş. Bilmediği bir yerde unutmaktan korktuğu için adres sormaya çekinen bu nedenle krokilerle yaşayanların halini karşılayan bir sözcük dünya dillerinde mevcut imiş.
Iktsuarpok, Eskimo dilinde bir kelime. Sabırsılık ve beklenti arasındaki bir ruh haline denk düşen, sürekli birinin gelip gelmediğini kontrol etme halini anlatıyor imiş.
Hiraeth, Gal dilinde bir kelime. Bu geçmişte yaşadığınız/varolan ama artık dönmenizin mümkün olmadığı bir yerden aslında hiç varolmamışın bir yerin özlemini çekmeye kadar geniş bir yelpazede seyreden özlem dolu halleri anlatan bir kelime. Ve sanıyorum ‘kültür’ü olmayan bir kelime.
Kalpa, Sanskritçe bir kelime. Zamanın kozmolojik anlamda akışını ifade ediyor imiş. Böyle bir akışın olduğunu da tüm gündelik haller içinde hatırlamakta fayda var.
Boketto, Japonca bir kelime. Özel herhangi bir şey düşünmeksizin uzaklara dalıp gitme halini anlatan bir kelime. Hayatınızda yer etmeye ne kadar aday?
Komorebi, Japonca bir kelime. Ağaç yapraklarının arasından süzülüp gelen günışığı için kullanılıyor imiş. Japon bahçelerinin dilden dile yayılan güzelliğinin dile yansımış hali olsa gerek.
Commuovere, İtalyanca bir kelime. Özellikle bir hikayeden çok etkilenip heyecanlanmanızı, içinizin açılmasını karşılayan bir kelime imiş.